Sessizlik ‘An’ları.
- alierbasaran7
- Oct 28, 2023
- 2 min read
Sessizlik anları İnsan’ın çok önemli şeyleri fark ettiği anlardır. Umudun bittiği, kızgınlığın yerini yorgunluğa bıraktığı, hakkaniyet arayışlarının sonuçsuz kaldığı anlar… Ve işte bu anlarda beden yorgun ve zihin haraptır. Arzuların gerçekleşmemesi, neferliği yapılan erdemlerin ve yüksek İnsan değerlerinin ayaklar altına alınışı, kendine haksızlık ve adaletsizlik yapıldığı düşüncesi İnsanı bezginliğe, bıkkınlığa, umutsuzluğa ve bunalıma sokar. İşte bu anlar İnsan’ın teslim olmayı öğrendiği en etkili zamandır… Kime ve neye teslim olmaktır bu ?… Hasıma mı, rakibe mi yoksa mücadele verilen ve ismine ‘Karşı’ denilen fikre, zümreye ya da insana mı ? Hayır… Bu ‘Allah’a teslim oluştur. Yapacak hiçbir şey kalmadığı zamanlarda, istenmeyen duruma düşüldüğü, hoşlanmayan durumun gerçekleştiği o zamanlarda bir tek Varlık’a teslimiyet söz konusudur, Yüce Sisteme… Çünkü sonuç Tanrı’nın istediği ve belirlediğidir… Sonuç ‘Allah’ın Dediği’dir… Birilerinin değil, Allah’ın dediği olmuştur… Sanki ortada bir zafere ulaşan ve bir de mücadeleyi kaybeden varmış gibi gözükse de aslen olan, kadersel kurgunun gerçekleşmesidir. Peki bu bir bahtsızlık mıdır?… Bu bir yenilgi midir ?… Bu gücün elden gitmesi midir ?… Yoksa bu bir şans, bu bir galibiyet ve gücün ele geçirilmesi midir ?… Ne kaybı ve ne kazancı; ne gücü ve ne aciziyeti; ne şansı ve ne bahtsızlığı… Hepsi de ölümlü yaşamdaki birer deneyimdir üç gün sonra unutulacak olan… Üç gün sonra başka bir durumun duygusu sarar İnsanı… Peki ya yeni oluşan ve bir türlü anlam verilmeyen bu durumun yol açacağı diğer durumlar, ya çocuklara bırakılmayan dünya, ya gücün yanlış ellere geçmesi, ya verilmeyen mücadelenin sokacağı zor durum… Hepsi birer zihinsel ataktır, egonun çok sevdiği. İnsanı şimdiden alıkoyup da taa bilmem kaç yıl sonrasının hesabını yaptırmaya çalışan ve şimdiden o günler için kaygı duyan… Senaryonun sahibi bilmektedir yarattığı çocuğuna en uygun ortamı da sunmayı… Yüce Bilincin sorumluluk sahasındadır ‘Yarın’lar… Gerek yoktur daha olmamış için ahlanmaya vahlanmaya, gerek yoktur Kral’dan çok kralcı olmaya… Hepsi egonun İnsanı tutsak ettiği boş vesveselerdir…
İşte resme uzaktan bakıldığında olay ‘Ol’duğu gibi karşılanır… Resmin içine dalındığında ise resim hep iç darlatacak veya İnsanı geçici heves ve sevinçlere sokacaktır… Bir gün öyle bir gün böyle…Bir gün galip ve bir diğer gün mağlup… Bir gün kazanan ve bir başka zamanda kaybeden olacaktır İnsan… Böyle böyle canı acıyacak, pişecek, olgunlaşacak ve resme uzaktan bakmasını öğrenecektir… Resim değişmez olandır. Ressam ne çizdiğini ve ne renge boyayacağını gayet iyi bilmektedir?… Resmi beğenmeyen ikili bakışıyla İnsan’dır… Resmin şurasını şöyle, burasını böyle ister hep… Oysa resim tamdır, eksiksizdir ve resimdeki her şey yerli yerindedir. Renkler, biçimler, oluşumlar, öne çıkanlar ve arkada kalanlar tamdır, tamamdır… Sadece İnsan egonun etkisinde göremez bir türlü…
Uğraşır didinir…”Ah şurası şöyle olsaydı” der…”N’olurdu burası da böyle olsaydı” der… Der, der, der… Kızar, bozulur, fenalaşır, öfkelenir, lanet eder, bağırır, çağırır ve sonunda da yorulur…. Yorulur EGO, yorulur doğrulu-yanlışlı, iyili-kötülü, gerekli-gereksizli bakış açısı… Ve işte o zaman yeni bilinç gelir İnsan Varlığa…
O yeni bilinç ki yorulma yoktur onda… Didinme, çabalama, karşı görme ve yargılama yoktur… Bilinç ile inanç, fark etme ile biliş vardır; herşeyin O’ndan olduğuna… Kısır bakış yerine, yüksek bakış kaplar bilinci… Ve Yüksek biliş, yerini gönül ferahlığına bırakır… Hiçbir şeyin olmasını ya da olmamasını istemeden…
Şimdi eğer yorulduysan, yeni ve yüksek bakış açısı için hazırsan, o zaman et niyetini ve gelsin… Gelsin İlahi Gerçeklik… Gelsin iç ferahlatıcı bilinçli inanış… Gelsin herşeye “Ya Selam” deme… Gelsin ve yüksel bakışında… Yüksel ‘Kendi’nde… Yüksel ‘Yol’unda…
Ali Erdinç BAŞARAN…
Comentarios